“Actio pro socio”, Roma hukukundan gelen bir kavram olup, ortaklık hukukunda önemli bir yer tutar. Bu dava türü, bir ortağın, ortaklık sözleşmesinden doğan haklarını korumak veya diğer ortaklara karşı yükümlülüklerini yerine getirmeyen ortaklara karşı dava açmasını ifade eder. Genellikle adi ortaklık ilişkilerinde, ortaklık mallarının korunması veya ortağın zarara uğratılması durumlarında başvurulur. Bu dava, diğer ortaklara karşı değil, ortaklık adına açıldığı için ayrı bir öneme sahiptir.
“Actio pro socio” olarak adlandırılan dava türü temel olarak ortağın şirket adına bir diğer ortağa açtığı davadır.
Şahıs şirketleri için TTK md. 128/7 hükmünde “Şirket, her ortağın sermaye koyma borcunu yerine getirmesini isteyebileceği ve dava edebileceği gibi, yerine getirmede gecikme sebebiyle uğradığı zararın tazminini de isteyebilir. Tazminat istemi için ihtar şarttır. Şahıs şirketlerinde bu davayı ortaklar da açabilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Maddenin son cümlesi olan “Şahıs şirketlerinde bu davayı ortaklar da açabilir.” ifadesi actio pro socio’nun kaynağıdır. Sermaye şirketlerinde ise “pay sahipleri davası” olarak karşımıza çıkmaktadır.
Türk ve kıta Avrupası hukukunda sık kullanılan bir dava olmasa da ABD hukukunda ve Common Law’da “derivative suit (türev dava)” olarak sıkça kullanılmaktadır.
Genel olarak ortaklardan birisinin şirketin yönetim ve temsilinden tamamen bağımsız olarak kendi adına diğer bir ortağa karşı şirket ilişkisinden kaynaklanan yükümlülüklerini şirkete karşı ifa etmesi için açtığı davadır.
Actio pro socio, atipik bir davadır. Bu davanın atipik olmasının sebebi ise davacısı şirket ortağı olmasına rağmen alacaklısının şirket olmasıdır. Yani davacı şirket ortağı olmasına rağmen hakkında hüküm kurulan şirkettir.
TTK md. 128/7 hükmü bu davanın temel olarak şirkete karşı sermaye koyma borcunu yerine getirmeyen ortağın bu borcunu yerine getirmesi için açılabileceğini düzenlemektedir.
Sermaye şirketlerinde ise sermaye koyma borcunun yerine getirilmesi için actio pro socio’nun açılamayacağının kabulü gerekir. Zira sermaye şirketlerinde sermaye koyma borcunu yerine getirmeyen ortak için özel bir düzenleme bulunmaktadır. Ancak sermaye şirketlerinde örneğin yöneticilerin şirketi zarara uğratmaları sebebiyle açılacak tazminat davaları için actio pro socio enstrümanı kullanılabilir.
Ülkemizde örneğine pek rastlanılmasa da oldukça önemli bir dava türüdür. Özellikle iki kişilik ortaklıklarda veya yöneticiler ile temsilcilerin aynı kişiler olduğu durumlarda önem kazanmaktadır. Zira bazı şirket içi yollar vardır ki hem oy çoğunluğu hem de sermaye çoğunluğu olmadan karar alınamamaktadır. İki ortaklı bir şirkette bu iki ortağın da yönetici sıfatını haiz olduğu durumlarda, yükümlülüklerini yerine getirmeyen ortak kendisi aleyhine dava açılması için oy kullanmayacaktır. Bu durumda actio pro socio davası diğer ortağın elini rahatlatan bir enstrümandır.